7tepeli Konstantinopol’un şehremini kim olacak?
Bütün mesele burada!
Hepinizin kimyasını bozdular ve içinden geçtiğimiz şu günlerde, güven telkin ediyorlar, hepimize!
Merak buyurmayın, sıkıca arkanıza yaslanın ve işi ehline bırakın diyorlar; hayâsızca!
Güvenin bize!
Halbuki verilebilecek en tehlikeli hediyedir, güven!
İştirak halinde suç ortağı olup, Bakire Meryem’i kutsal fahişeye teslim etmeniz istenmiyor mu, sizce?
Polisin -yani şehrin- işlerini diyalog ile çözmeyip, toplumun artık çatışma halini olan çıkarlarını uzlaştırmazsanız, sadece bilgi akışını kontrol ederek davranışları manipüle etmeye çalışırsanız sonunda yalan ve riya üzerine inşa ettiğiniz paradigmanız iflas eder…
Endazeniz kaçar, parapraksisleriniz azar, lapsuslarınız artar, eh be kardeşim, ferasetli cumhurum da sizin attığınız taklalardan bıkar, terazinin kefesinde, öyle böyle değil; ölçer, biçer, bir güzel tartar! Ve yarattığınız canavar devletinizin altında çürümeye atar!
Hükümlüsü olduğun infazın inen kırbaçları eşliğinde, soylu beyzadeleri şecâat arz ederken sirkatin söyler ve seyisin mahmuzu battıkça daha da derine; seni bekleyen son, kötü sonsuzlukta kubura batmak olur sadece…
Kendine özgü sandığın eylemler, düzenin determinizmine ait yanılsamalardır…
Faillerse, canavar devletin şiddet müptelası aygıtlarıdır, artık…
Suçlu geçmişin ritüelleride saklı öfken ve lanetli harflerle bezeli retoriklerin sadece kendini bağlar…
Muhatabı olduğumuz, “Öcalan ve Kandil’den talimat alıyorlar” suçlamalarıyla; 1000lerce HDP üyesini, 10larca belediye eşbaşkanı ve milletvekilini ve eşbaşkanlarını yargılanıp zindanlara tıkacaksın, KHK’larla ve Sur, Cizre ve Silopi başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar sırasında yaşanan insan hakları ihlallerine karşı “Bu suça ortak olmayacağız” adlı bildiriyi imzalayan “Barış için Akademisyenler” inisiyatifinde imzacı akademisyenler için “müsvedde”, “karanlık”, “zalim”, “alçak” gibi ifadeler kullanarak “terör örgütü propagandası”ndan yargılayacak ve 1000lercesine sivil ölüm dayatacaksın, ardından da yavru kurtun dahil, yandaş ve candaş medya aracılığı ile canhıraş Öcalan güzellemesi yap(tır)acak ve iktidar çekişmesinden dem vuracaksın!
Exitus acta probat!
Ve fiilleri sonuç doğrular!
Peki ya faili oldukların!
Ne yani, iktidar cephesinin kibirli ve nobran eylemleri ile ülkedeki bütün sorunları kronikleştirip, çatışmayı körükleyip çözümsüzlüğü dayattığı ve giderek ortak yaşama istencini ve imkanını yok etmeye başladığını görmezden mi gelseydik?
Oysa ki, çatışma ve kutuplaşmadan uzak durarak, toplumun demokratik dönüşümünün hedeflenmesi, demokratik çözümün ve toplumsal barışın sağlanabilmesi adına;
“Eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamın toplumsal sözleşmesini hedefleyecek demokratik bir anayasa ittifakının ve demokratik uzlaşı kültürünün kök salması için, tarafı ne olursa olsun hukuk, adalet, evrensel değerler ve özgür siyaset temelinde herkesin tavrını belirlemesi gereklidir.”
Doğaldır ve ne acıdır ki Sayın Öcalan, Kürt Halkının gözünde İmralı Panteon’unun Azizi olarak görüldüğü sürece, devletin İmralı’daki rehinesi olarak işlevselliği her daim test edilmeye müsaittir!
Akp de her başı sıkıştığında, Öcalan’ın Kürtler ve Kandil üzerindeki gücünü her seferinde kendisi için test etmiştir…
Ancak bu kez testin sonucunu, koşullarının nesnel gerçeklikleri belirlemiştir…
Geçmiş ola, test(i) kırılmıştır!