Personae non gratae; Kullanışlı Aptallar

b0fpetqieaaujbm-1-7116-3EBE-42E6

30.11.2014 09:39:40

Yine bir pazar ve kullanışlı bir pazar yazısı… Aslında eğlenceli şeylerden bahsetmek isterdim ama misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş ya, bizim de kısmetimize bu düştü!..

Devam…

12 yıldır iktidar erkini elinde bulunduran Akp’li zevatı muhterem Osmanlıcılığı o kadar içselleştirmiş görünüyor ki ihtiyacı olan aydın açığını kapatmak için bile Osmanlı tarz-ı siyaset uygulamışlar; Devşirme…

Yalnız devrim ilkin kendi çocuklarını yermiş. Hazreti Google’a “kendi kendini yiyen…” diye girdiğinizde, yılanın kendi kuyruğunu yeme haberleri çıkar ya; Reis te, etrafında yiyecek kimse kalmayınca, kendi kendini yemeğe başladı, diyebilir miyiz?

3 Kasım 2002 seçimlerini kazanan Akp bir koalisyonlar ortaklığı şeklindeydi. Ancak 2001 krizinin ekonomik ve sosyal hayatta oluşturduğu tahribatın yarattığı siyasal boşluğun akabinde girdikleri ilk seçimde kucaklarında buldukları devletin nur topu kadroları ile iktidar olamazlardı. Tam da bu noktada Akp pragmatizminin yaptığı; iktidarı, bu koalisyonun ortakları arasında paylaşmak olmuştur. Bundan sonra da Akp’nin her konu ve soruna getirdiği pragmatik yaklaşımlar devam eder.

Chp’li milletvekilleri tarafından hazırlanan “Kalemi Kırılan Gazeteciler” başlıklı raporda, 12 yıllık Akp iktidarı döneminde en az 1863 gazetecinin işten çıkartıldığı vurgulanıyor. İşten atılan gazetecilerin deneyimleri, medyadaki yeniden yapılandırma, Akp ile değişen medya sahipliği ilişkisi ve uluslararası ifade özgürlüğü örgütlerinin tepkileri yer alıyor. Ve sonuçta Türkiye’nin bir “Akp tarzı medya” ile karşı karşıya olduğunu ifade ediliyor.  (Raporla ilgili Link, http://www.chp.org.tr/?p=162044 )

Devşirme entelijansiyanın bu zatı muhteremleri siyasetten yargıya, ekonomiden sanata, medyadan televizyona her alandaki kadrolaşmada kullanışlı entellektüeller olarak 12 yıllık iktidarın payandaları olarak görevlerini ifa etmişlerdir.

Belli ki aldıkları sadakanın yarattığı kanaatkârlık ve yaşadıkları mahcubiyetle çektikleri eyvallahın ötesinde ettikleri iman üzerinden sorgulama yeteneklerini yitirmişlerdi.

Başlangıçta koalisyon ortağı olup şimdi aforoz edilen liberallerin yaşadıkları ise tam bir kabus oldu!.. 2010 öncesindeki demokrat! Akp’yi aramaları da ham hayalden öte bir şey olamazdı; sonuçta Akp ve Erdoğan illüzyonu sona ermiş ve aslına rücu etmişti.

Liberalleri bir kenara koyarsak karşı mahallede ilk aforozlar Ali Akel’in Yeni Şafak gazetesinde Roboski Katliamı sonrasında yazdığı “Özür açıklanmaz, özür dilenir!” yazısı ile başlamış oluyordu. Ne demişti bakın yazısının sonunda:

“Sizler konuştukça vicdanlarımız kanıyor.

Bir şey söyleyecekseniz doğrusunu söyleyip, gereğini yapın.

Ya da ebediyete kadar susun.

Allah aşkına, susun!..”

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/AliAkel/ozur-aciklanmaz-ozur-dilenir/32548

Yine karşı mahalleden uzaklaştırılan, daha önce Star Medya Grubu’nda yöneticilik yapan Levent Gültekin’in yazdıklarına bir göz atalım:

Gezi olayları sonrası Erdoğan’ın İstanbul’da yaptığı İl başkanları toplantısında şöyle dediğini herkes biliyor: “Hiç biriniz bir Yiğit Bulut kadar olamadınız!”

Yıllardır “dava” için yolsuzluğa göz yumanlar; oy arttırmak amacıyla yapılan, ayrışmayı körükleyen siyasi adımlara ses çıkarmayanlar; Erdoğan’ın isteklerini “Tamam yapalım ama şuna da dikkat edelim” diyerek talebi tartışmaya açanlar; bu istekleri yerine getirirken denge gözetip ayak sürüyenler tasfiye ediliyor.

“Bu kadar da olmaz ki” diyenler gönderiliyor. Yerlerine çatışmadan ve kavgada yana olan, emirleri gözü kara ve hesapsızca uygulayacak birileri getiriliyor.

“İktidar olmak için bazı şeyleri sineye çekebiliriz ama bu kadarı da fazla” diyenler bir bir gidiyor, “Erdoğan için gerekirse ölür, öldürürüz” diyenler geliyor.

Yani ılımlı, uzlaşmacı, küçük itirazları olan, “Efendim biraz dikkatli yapalım” diyenler sahneden kovuluyor.

Yine Erdoğan en son yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Bizim medeniyetimizde esnaf gerektiğinde askerdir, alperendir, gerektiğinde vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hakimdir hakemdir, gerektiğinde de şefkatli kardeştir.”

Bütün bu tasfiyeler ve konuşmalar Türkiye’nin yeni bir evreye girdiğinin de göstergesidir.

Bu Yeni Türkiye’de, AK Partili de olsa, ılımlılara, “ama” diyenlere yer yok.

Çok sert bir rüzgar geliyor.

Herkesin bileti kesiliyor.

Müthiş bir kışkırtma ve meydan okuma bu.

http://zete.com/yeni-turkiyede-cok-sert-bir-ruzgar-geliyor/

Gerçekten de ceberrut devletle hoyratça işbirliğine giren Akp tarz-ı siyaseti, Akp tarzı medya üzerinden; (kaç)Ak Saray Reisinin hegemonik özlemlerini faş etmektedir.

Koalisyonun büyük ortaklarından bugünün paralel haini “The Cemaat” ve ekibinin yaşadıkları bir yana karşı mahallede ki havuz problemleri devam ediyor; Mustafa Karaalioğlu, Mehmet Ocaktan ve Yusuf Ziya Cömert’in ardından “Kabataş mağduru!” Elif Çakır’ın da görevine son verildi.

-Bize de mi!? serzenişlerinin (kaç)Ak Saray’da yankısı ne olur bilinmez ama, hani bir şarkı vardır ya; “Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi?” , işte yağan karı “kâr” belleyenlere sorarlar, “Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?” diye…

Son dönemlerde mahalleden uzaklaştırılan, reisin kadrolu entelektüellerinin içinde bulundukları heyuladan halen uyanamamış olmaları, yaratılan lider kültü etrafındaki tahkimatın ne denli konsolide olduğunun da bir göstergesidir. Aslına bakarsanız söylenen yalan ne denli büyükse inanları da o denli çok oluyor ve iman düzeyleri de o denli derin! Evet, aslında itaat ve biatın ötesinde; Reise iman edilmiştir…

Hiçbir şekilde sorgulamayan yüzde yüz itaat ve biat eden lider kültü etrafında kümelenmiş kahverengi ceketliler kitlesi haki vesayetin yeni rengi ve yeni vesayetini de oluşturmuşlardır. Kozmetik medyamızda osmotik geçişler tüm hızıyla devam ederken bu hamur daha çok su kaldıracak gibi görünüyor…

Eee ne denir? Pazar ola…